• Ana Sayfa
  • Derneğimiz
    • Yönetim Kurulu
    • Dernek Tüzüğü
    • Kurucu Üyeler
    • Üye Listesi
    • Online Üye Başvurusu
    • Medya Köşesi
    • Basında Biz
    • Faaliyet Raporları
  • Derneğimizden Haberler
  • Klinik Haberler
  • Kongreler
    • Gelecek Kongreler
    • Geçmiş Kongreler
  • Projeler
    • EndoOkulda
    • Kredi Yurtlar Kurumu
    • Kurumsal
  • EndoMart
  • Kütüphane
    • Column One
    • Column Two
    • Column Four
    • Column Three
  • İş Birliği Yaptığımız Kuruluşlar
  • İletişim
  • +90 532 515 69 99
  • info@endometriozisdernegi.org
Youtube Instagram Facebook Twitter Linkedin
  • Türkçe
  • English
Üyeler İçin
Hastalar İçin

  • Ana Sayfa
  • Derneğimiz
    • Yönetim Kurulu
    • Dernek Tüzüğü
    • Kurucu Üyeler
    • Üye Listesi
    • Online Üye Başvurusu
    • Medya Köşesi
    • Basında Biz
    • Faaliyet Raporları
  • Derneğimizden Haberler
  • Klinik Haberler
  • Kongreler
    • Gelecek Kongreler
    • Geçmiş Kongreler
  • Projeler
    • EndoOkulda
    • Kredi Yurtlar Kurumu
    • Kurumsal
  • EndoMart
  • Kütüphane

      Sunumlar

      Dergiler

      Videolar

      Makale Özetleri

      Link Kütüphanesi

      Kılavuzlar

      Bültenler

      Kitaplar

    • Column One
    • Column Two
    • Column Four
    • Column Three
  • İş Birliği Yaptığımız Kuruluşlar
  • İletişim
  • Ana Sayfa
  • Derneğimiz
    • Yönetim Kurulu
    • Dernek Tüzüğü
    • Kurucu Üyeler
    • Üye Listesi
    • Online Üye Başvurusu
    • Medya Köşesi
    • Basında Biz
    • Faaliyet Raporları
  • Derneğimizden Haberler
  • Klinik Haberler
  • Kongreler
    • Gelecek Kongreler
    • Geçmiş Kongreler
  • Projeler
    • EndoOkulda
    • Kredi Yurtlar Kurumu
    • Kurumsal
  • EndoMart
  • Kütüphane

      Sunumlar

      Dergiler

      Videolar

      Makale Özetleri

      Link Kütüphanesi

      Kılavuzlar

      Bültenler

      Kitaplar

    • Column One
    • Column Two
    • Column Four
    • Column Three
  • İş Birliği Yaptığımız Kuruluşlar
  • İletişim

Klinik Haberler

a:3:{s:6:"locale";s:5:"tr_TR";s:3:"rtl";i:0;s:9:"flag_code";s:2:"tr";}
Klinik Haberler
Derin İnfiltratif Endometriozis (DIE) İle İnfertilite İlişkisi

Derin infiltratif endometriozis (DIE) ile infertilite arasındaki ilişki net bilinmemektedir. Ayrıca gebe kalmadan önce endometriozisli hastaların ameliyat olmasının yararı henüz bilinmemetedir. Endometriozisin infertilite üzerine olumsuz etkileri olduğu düşünülmektedir. Aile kurmak isteyenen endometriozisli hastalara ameliyat olmanın yüksek derecede faydası dokunabilir.

Carneiro, Costa ve Avila yakın bir zamanda Reproduction isimli bir bilimsel dergide “ Tüp Bebek öncesi DIE’li Hastalar Ameliyat Edilmeli Midir Edilmemeli Midir” isimli bir makale yayınlamışlardır. Araştırmacılar en son çalışmaları kullanarak infertilite ve DIE arasındaki ilişkiyi, ameliyat kararının doğurganlık, tüp bebek tedavisi ve endometriozisli hastaların gebeliği üzerindeki etkisini anlamayı hedeflemişlerdir.

Yazarlar DIE’li hastalarda ameliyat olmanın kısırlık ve tüp bebek üzerine etkisini anlamak amacıyla birçok çalışma incelemişlerdir. Bu çalışmaları incelerken üç soru üzerinde durmuşlardır: İnfertilite şikayeti olan hastalarda DIE tanısı nasıl konulmalıdır? Hastanın gebe kalmasını DIE nasıl etkileyebilir? DIE’li hastalarda tüp bebek tedavisi öncesi ameliyat olmanın faydaları nelerdir?

Makalenin ilk kısmında infertilite sorunları olan hastaların doğru bir şekilde ve doğru bir zamanda DIE tanısı alması üzerine yoğunlaşmışlardır.Carneiro ve arkadaşları DIE’nin karışık doğası nedeniyle hekimleri dikkatli olmaya ve ayrıntılı bir anamnez almaya davet etmişlerdir. Ayrıca DIE’nin birçok farklı şekillerde kendini gösterebildiğine ve bu alanda daha fazla araştırma yapılması gerektiğine karar vermişlerdir.İnfertilite sorunu olan DIE’li hastalarda ameliyatın yararlı olup olmadığına karar vermek oldukça güçtür. Belirtildiği gibi, DIE’li her hastanın infertilite tedavisi yada tüp bebek tedavi sonuçlarını iyileştirmesi amacıyla ameliyat olması önerilmemektedir. Ameliyat kararı hasta bazlı verilmelidir ve multidisipliner bir endometriozis ekibi tarafından verilmelidir.

Araştırmaya göre infertilite hastalarında DIE tanısı koymak için hekimlerin hastanın ayrıntılı olarak tıbbi geçmişini sorgulamaları gerekmektedir. İncelenen çalışmalarda, DIE ve infertilite arasında zayıf ve karmaşık bir ilişki olduğu gözlenmiştir ancak infertilite kaynaklı DIE’nin hormonal disfonksiyon ve immünolojik faktörlerden kaynaklanabileceği düşünülmektedir. DIE’nin karmaşık yapısı nedeniyle ameliyat sonrası infertiliteye etkisi henüz bilinmemektedir. Ayrıca bu konuda yeterince araştırma ve kaynak bulunmamaktadır. Tüp bebek düşünen DIE’li hastalara ameliyat önerilmesi hakkında bir fikir birliği bulunmamaktadır. Kısırlık ile ilgili sorunları olan DIE’li hastalar multidispliner deneyimli bir endometriozis ekibine başvurmalılardır. Ekibin kurgulayacağı planda ameliyat kararı olmayabilir.

Makalenin kısıtlamaları ise bu konu hakkında yeterince bilgi bulunmamasıdır. Ayrıca endometriozis, kısırılık, tüp bebek ve ameliyat gibi bir çok konudaki ilişkiler ele alınmaya çalışılmıştır.

Kaynak Site: https://www.endonews.com/deep-infiltrating-endometriosis-surgery-and-fertility
Çeviren: Dr. Göknur Topçu

Klinik Haberler
Tekiz Gebeliği Olan Derin Infiltratif Endometriozis Hastalarında Total Eksizyon Sonrası Vajinal Doğum Oranı Aynı Kalmaktadır

ÖZET

İsviçre Bern Üniversitesi’nden Nirgianakanis ve ark. tarafından Fertility Sterility isimli dergide yakın zamanda yayınlanmış bu çalışma planlanmış eşleştirilmiş bir olgu kontrol çalışmasıdır. Yazarlara göre bu yayın bu konu hakkında yapılan ilk çalışmadır; çünkü daha önceden yapılmış derin infiltratif endometrioziste (DIE) laparoskopik (kapalı) cerrahi sonrası gebelik sonuçlarıyla ilgili çalışmalarda hatalar bulunmaktadır.

Gebelik sonuçları ve doğum riskleri endometriozis hastası olmayan kadınların sonuçlarıyla karşılaştırılmış. Sonuçlar yapılan barsak cerrahisinin şekli, endometriozis evresi, eğer yapılmışsa barsak anastomozunun seviyesi, posterior vajinal forniksin parsiyel rezeksiyonu, endometriozisten etkilenen yapılar, eşzamanlı yapılan mesane duvar rezeksiyonu gibi faktörler göz önünde bulundurularak değerlendirilmiştir.

Laparoskopik cerrahi ile total eksizyon (çıkarılma) yapılan DIE hastaları endometriozis hastası olmayan grup ile karşılaştırıldıklarında plasenta previa (aşağı yerleşimli plasenta), gestasyonel hipertansiyon (gebelikte tanı konulan hipertansiyon) ve intrauterin gelişme geriliği (IUGG) açısından daha yüksek risk altında oldukları gösterilmiş. Başka bir değişle endometriozisli kadınlarda sıkça rastlanan plasenta previa riskini DIE’nin total posterior eksizyonu azaltmamıştır.

Hasta grubunda sezaryen endikasyonu plasenta previa olup olmamasına, barsak rezeksiyonunun seviyesine, endometriozis sebebiyle intraabdominal kanamanın olup olmamasına, geçirilmiş sezaryen öyküsüne ve başka plasental anomalilerin olup olmamasına bağlı olarak verilmiştir. Çoğul gebelikler çalışmaya dahil edilmemiştir. Fakat kontrol grubu ve hasta grubu karşılaştırıldığında vajinal doğum oranı hemen hemen aynı olarak izlenmekte olup sonuçlar istatiksel olarak anlamlı bulunmuştur (%41,9 hasta grubunda ve %56,5 kontrol grubunda).

Diğer taraftan hasta grubunda postpartum kan kaybı istatiksel olarak anlamlı olmasa da kontrol grubuna göre daha fazla izlenmiştir. Klinisyenler, posterior DIE öyküsü olan endometriozis hastaları gebelik takiplerinde plasenta previa, IUGG, yüksek tansiyon ve preeklampsi açısından risk daha yüksek olduğu için dikkat etmelidirler.

Yazarlar, ‘geçirilmiş DIE cerrahisi olan ve tekiz gebeliği olan hastalarda cerrahi öyküsünden bağımsız olarak sezaryen veya vajinal doğum kararı alınabilir,’ şeklinde bir sonuca varmışlardır.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Fitnat TOPBAŞ

Klinik Haberler
Over Endometrioması ve Derin İnfiltratif Endometriozisin Yardımla Üreme Tekniklerinin Sonuçları Üzerine Etkisi

Önemli noktalar

Derin infiltratif endometriozis, overyan endometrioma (çikolata kisti) ve hormonal anormalliklerin varlığı, “Journal of Gynaecology” isimli dergide yayınlanan son sonuçlara dayanarak yardımcı üreme teknikleri sonuçları üzerinde farklı etkilere sahiptir.

Önem

Farklı endometriozis tiplerinin yardımcı üreme tekniklerini nasıl etkilediğini anlamak, IVF (in vitro fertilizasyon) veya ICSI (intra sitoplazmik sperm enjeksiyonu)/embriyo transfer döngülerinin başarı oranı konusunda danışmanlık yapmaya ve hamile kalmak isteyen endometriozisli kadınlar için doğurganlık oranlarını optimize etmek için tıbbi ve cerrahi tedavilere rehberlik edecektir.

Ne yapıldı?

Bu olgu kontrol çalışması, endometriozis ve overyan endometrioma varlığının serum AMH düzeyleri üzerindeki etkilerini değerlendirmek ve overyan endometrioması olan hastalarda terapötik cerrahi sonrası IVF/ICSI sonuçlarını karşılaştırmak için tasarlanmıştır.

Sonuçlar

Overyan endometrioma ile birliktelik gösteren veya gösteremeyen derin infiltratif endometriozis varlığı, AMH, AFC (antral folikül sayısı)ve OSI (overyan duyarlılık indeksi)’de anlamlı bir azalma ile ilişkili bulunmuştur.

Overyan endometrioma veya derin infiltratif endometriozis ve ikisinin birlikte bulunma durumu olan hastalarda alınan oosit sayısı kontrol grubununkinden daha düşüktü. İki hastalığın birlikte varlığında hastalar, kontrol grubuna göre over stimulasyonu için daha fazla FSH dozuna ihtiyaç duydular (p<001). Tek başına bir overde endometrioma varlığının klinik gebelik ve canlı doğum oranları üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Ancak, derin infiltratif endometriozis varlığı her ikisini de olumsuz etkiler.

Kısıtlamalar

Kontrol grubu asemptomatik endometriozis için taranmamış ve şiddetli erkek faktörü infertilitesi tanımlanmamıştır.

ÖZET

Önceki çalışmalarda overyan endometriomanın over rezervi üzerindeki etkileri değerlendirilmiş olup yardımlı üreme teknikleri sonuçları üzerine olan etkisi tartışmalıdır.

Yardımlı üreme teknikleri, bir kadının kendi hormonlarının, doğurganlığı sağlamak için kontrollü ve zamanlı bir klinik ortamda kullanıldığı bir yöntemdir. Anti-Müllerian hormonu (AMH), bir kadının in vitro fertilizasyon (IVF) tedavisi için yumurtalık stimülasyonuna ne kadar iyi yanıt verebileceğini ve IVF sırasında hangi hormonlarının kullanılması gerektiğini tahmin etmek için rutin olarak kullanılan bir hormondur. Önceki çalışmalarda, yumurtalık endometriozisi varlığının kontrollü yumurtalık uyarımı üzerindeki etkisi nedeniyle yardımcı üreme teknikleri sonuçlarını azalttığı gösterilmiştir.

Üreme Biyomedikal Araştırma Merkezi’nden (Tahran/İran) Ashrafi ve arkadaşları tarafından yayınlanan bu vaka kontrol çalışması endometriozisin terapötik cerrahi sonrası IVF sonuçları üzerine etkilerini değerlendirmeyi amaçlamıştır. Endometriozis ile uyumlu semptomları olan 40 yaşın altındaki 152 infertil kadından oluşan ve “erkek faktör infertilitesi” nedeniyle infertil olduğu düşünülen 131 kadın kontrol grubunu kullanmışlardır. Endometriozis varlığı cerrahi tespit ve histolojik doğrulamaya dayanıyordu. Serum anti-mullerian hormon (AMH) düzeyleri ve IVF/Intrasitoplazmik sperm enjeksiyonu (ICSI) kullanılarak, sonuçları endometriozis (ASRM sınıflandırması) ve overyan endometrioma varlığı açısından karşılaştırıldı.

Çalışmanın sonuçları, endometriozis şiddetinin yumurtalık rezervini ve kontrollü over uyarılması sonuçlarını etkileyebileceğini buldu. Bununla birlikte, tek başına derin infiltratif endometriozis varlığının ve over endometrioması ile kombinasyonun, endometriozis hastalarında azalmış canlı doğum oranı ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Ek olarak, sadece over endometrioması varlığı gebelik sonuçları üzerinde etkili değildir. Bu nedenle, herbir kadın endometriozis hastalığının kapsamı, yeri ve karakteri açısından tetkiki uygun ön tedavi danışmanlığı için gerçekleştirilmelidir.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Tuğba Buket ÇALIŞKAN

Klinik Haberler
Parametrial Endometriozis: Endometriozisin daha zor bir hali

Özellikleri:

  • Lateral parametrial endometriozis (LPE) daha önce düşünüldüğü gibi nadir değildir.
  • Bu nedenle derin infiltran endometriozisi olan tüm hastaların muayenesinde bu durum akılda tutulmalıdır.

 Önemi:

  • Lateral parametrial endometriozis daha agresif ve komplike cerrahi müdahale ile ilişkili yaygın bir hastalıktır.
  • Preoperatif şüphe, preoperatif çalışma ve hastalara danışmanlık vermek önemlidir.

Neler yapıldı?

  • Bu retrospektif çalışmaya 2007-2017 yılları arasında İtalya’nın Bologna kentinde üçüncül bir merkezde laparoskopik (kapalı) cerrahi ile tedavi edilen derin endometriozis hastaları dahil edildi.
  • Veriler, veritabanı kayıtlarından toplandı, tüm kadınlara ayrıntılı fiziksel ve jinekolojik muayene yapıldı. Endometriotik lezyonların yerini saptamak için transvajinal ultrasonografi ve renal ultrasonografi yapıldı. Gerekirse tomografi ve MR yapıldı.
  • Tüm cerrahi prosedürler, laparoskopik endometriozis tedavisinde deneyimli iki jinekolog tarafından yapılarak, adezyonlar (yapışıklıklar) ayrıldı, endometriomalar (çikolata kistleri) sıyrıldı ve sinir koruyucu bir yaklaşımla derin implantlar izole edildi. Endometriozis tanısı histopatolojik inceleme ile doğrulandı.
  • Hastalar iki gruba ayrıldı; LPE (çalışma grubu) ve LPE’siz (kontrol grubu); Daha sonra demografik, klinik ve cerrahi değişkenler için istatistiklerle karşılaştırıldı.

 Anahtar sonuçlar:

  • Derin endometriozis cerrahisi için başvuran 1360 kadından 231’inde (% 17) ameliyatta LPE izlendi (çalışma grubu), 1129’u (% 83) parametrial tutulum olmaksızın kontrol grubunu oluşturdu.
  • 159 kadında preoperatif parametrial infiltrasyon tanısı başarıyla gerçekleştirildi.
  • Bu iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar vardı:
  • LPE’li hastalar, kontrol grubunda yer alan hastalarla kıyaslandığında, daha yaşlı, daha şiddetli dismenoreye sahip, daha sık idrara çıkma şikayeti olan ve daha fazla preoperatif medikal tedaviyle birlikte barsak semptomlarına sahiplerdi.
  • Parsiyel kolpektomi veya üreterektomi insidansı çalışma grubunda daha yüksekti.
  • Çalışma grubunda ameliyat ve hastanede yatış süreleri daha uzundu.
  • Sadece 4 kadında laparoskopiden laparotomiye (açık ameliyat) geçildi. Kalan hastalarda tüm endometriotik implantların laparoskopik olarak çıkarılması sağlandı.

Çalışmanın gücü ve kısıtlılıkları:

  • Deneyimli jinekologların, büyük örneklem büyüklüğü ve cerrahi performansı, bu çalışmanın gücünü göstermektedir.
  • Retrospektif tasarım, preoperatif işleyişin yıllar içinde değişmesi ve üçüncü basamak referans merkezindeki LPE prevalansının teorik olarak aşırı tahmin edilmesi sınırlamalardır.

Özet

Derin infiltran endometriozis, endometriozisin en ciddi formudur ve endometriozisli tüm hastaların %20’sini etkilemektedir. Ektopik endometrial dokunun, periton, pelvik yapılar ve uterosakral ligamentler, kolon, vajina, mesane, üreter, rektovajinal septum ve lateral parametrium gibi organ duvarlarına infiltrasyonu olarak tanımlanır.

Lateral parametrium, uterustan lateral pelvik duvara retroperitoneal bağ dokusunu kapsar. Endometriozis parametriuma yayılırsa, cerrahi müdahale yönetimde önemli bir rol oynar. LPE’li kadınlar daha şiddetli ağrı ve daha sık işeme ve bağırsak disfonksiyonu semptomları ile başvurmaktadır.

İtalya’nın Bologna kentinden bir grup laparoskopik cerrah olan Mabrouk ve arkadaşları, “Journal of Minimally Invasive Gynecology” isimli dergide “Parametrial Endometriozis: Zoru Daha da Zor Yapan Yapan Gizli Durum” başlıklı retrospektif bir çalışma yayınladılar. Yazarlar tüm derin infiltran endometriozis hastalarında lateral parametrial tutulumu olan hastaları değerlendirmeyi amaçladı.

Tüm hastalar, laparoskopik endometriozis yönetiminde deneyimli iki jinekolog tarafından opere edildi. LPE olan ve olmayan hastalar demografik, klinik özellikler ve cerrahi bulgular açısından karşılaştırıldı.

Çalışma grubundaki hastaların daha yaşlı ve intraoperatif ve postoperatif komplikasyonlara daha eğilimli olduğu bulunmuştur. Bu kadınlar, daha şiddetli dismenore, daha sık işeme ve bağırsak belirtileri ile başvurdu. Yazarlar, LPE’nin düşünüldüğü kadar nadir olmadığını ve bu durumun hastaların kabulünde daha dikkatli ve ayrıntılı bir değerlendirme gerektirdiğini vurgulamıştır.

Yazarlar, “Hastalar, özellikle pelvik organ disfonksiyonları ile ilgili önemli morbiditeyi dikkate alarak, preoperatif inceleme sırasında tam olarak değerlendirilmeli ve uygun şekilde bilgilendirilmelidir” diye ekledi.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Işıl AYHAN

Klinik Haberler
Mesane (idrar kesesi) Endometriozisi

Nadir görülen mesane endometriozisi nedeniyle cerrahi tedavi uygulanan kadınlarda klinik ve cerrahi sonuçlarının değerlendirilmesi

Anahtar Noktalar

Vurgu

  • Laparoskopik parsiyel sistektomi (kapalı ameliyat ile mesanenin bir kısmının alınması) ve mesane lezyonlarının tıraşlanması, üriner semptomları iyileştirmede kullanılan yöntemlerdir. Komplikasyon ve rekürrens oranı düşüktür ve uzun dönem mesane kapasitesi etkilenmemiştir.

Önemi

  • İdrar yolu endometriozisi nadirdir, özellikle spesifik olmayan semptomlar teşhisini zorlaştırır.

Ne yapıldı?

  • 2012-2016 yılları arasında mesane endometriozisi nedeniyle cerrahi tedavi uygulanan 10 hastanın verilerinin retrospektif (geriye dönük) olarak incelenmesi sunulmuştur.
  • İncelenen veriler; ameliyat öncesi ve sonrası bilgileri, intraoperatif bulguları, cerrahi işlemin türünü ve intraoperatif ve postoperatif komplikasyonları içermektedir.

Anahtar sonuçlar

  • İncelenen 10 hastanın 2’sine mesane lezyonunun laparoskopik olarak tıraşlanması uygulandı ve 8’ine laparoskopik parsiyel sistektomi uygulandı.
  • Bu 10 vakada yalnızca 1 intraoperatif komplikasyon olduğu ve hiç postoperatif komplikasyon olmadığı bildirilmiştir.
  • 10 hastanın hepsinin klinik belirtilerinde düzelme gözlenmiştir, yalnızca 1 vakada üriner sistem rekürrensi (nüksü) izlendi.

Çalışmanın Kısıtlılıkları

  • Doğru sonuçlar elde etmek için örnek büyüklüğü azdır.
  • Rekürrens oranı, mevcut 4 yıllık verilerden hesaplandı. Uzun dönem rekürrens olasılığını dışlayamayız.

Özet

Mesane endometriozisi nadirdir. Endometriozisli kadınların %1-2’sinde idrar yolunda endometrial lezyonlar olabilir. Sık idrara çıkma, pelvik ağrı ve idrar yaparken yanma gibi yaygın olan sistit için de belirtiler olan bu nonspesifik semptomlar nedeniyle mesane endometriozisinin tanısı zordur. Mart 2019’da Gonçalves ve ark. tarafından “Surgical Technology International”da yayınlanan bu son çalışma, mesane endometriozisi için cerrahi tedavi uygulanan kadınlarda klinik ve cerrahi sonuçları anlamak amacıyla mesane endometriozisi olan hastalardan elde edilen verileri analiz etti. Yazarlar toplamda 10 hastanın preoperatif ve postoperatif verilerini, intraoperatif bulgularını, cerrahi işlemin türünü ve intraoperatif ve postoperatif komplikasyonlarını retrospektif olarak incelediler.

Araştırılan vaka sayısı azdı ancak mesane endometriozisinin nadir olması göz önüne alındığında sonuçlar tartışılmaya değerdir. Bu retrospektif çalışmanın bulguları, mesane endometriozisinin iki şekilde tedavi edilebildiğini gösterdi: mesane lezyonunun laparoskopik olarak traşlanması veya laparoskopik parsiyel sistektomi (mesanenin etkilenmiş olan bölümünün çıkarılması) Araştırılan 10 hastanın 2’sine mesane lezyonunun laparoskopik traşlanması uygulanırken, 8’ine laparoskopik parsiyel sistektomi uygulandı. Yalnızca 1 intraoperatif komplikasyon bildirildi. Majör veya minör postoperatif komplikasyon bildirilmedi. Klinik semptomların iyileştiği ve çalışmanın kapsadığı 4 yıllık sürede yalnızca 1 vakada rekürrensin izlendiği bildirilmiştir. Bununla birlikte uzun dönem rekürrens hala ihtimal dahilindedir. Bu cerrahi yaklaşımda endometrioziste uzmanlaşmış deneyimli jinekolog ve ürolog ekip gerekmektedir.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Işık SÖZEN

Klinik Haberler
Erişkinler ve Adölesanlar Endometriozisi Farklı mı Deneyimliyor?

Belirtiler endometriozis tanısı konulan kadının yaşına göre değişiklik gösterebilir.

ÖZET

“American Journal of Obstetrics ve Gynecology” dergisinde yayınlanan bir yazıya göre cerrahi yöntemle tanı almış adölesanlarda izlenen semptomlar erişkin kadınlardaki semptomlarla benzerlik göstermektedir. Her iki grupta da şiddetli, siklik olmayan ve günlük hayatı olumsuz etkileyen pelvik ağrı mevcut olup adölesan grubunda bu semptomlar ilk adet dönemiyle başlayıp bulantıyla daha yakın ilişkilidirler.

Hekimlerin bu semptomları gördükleri zaman bilinçli olup siklik olmayan ağrı ve bulantı tarifleyen adölesan veya genç kadınlarda ayrıcı tanıda endometriozisi düşünmeleri gerekir, diye yazmıştır bu çalışmanın yazarlarından biri olan Dr. Amy Desrochers DiVasta.

Günümüze kadar adölesanlar tarafından hissedilen semptomların erişkinlerden farklı olup olmadığı net değildi. Dr. Stacey Missmer’in liderlik yaptığı Boston Çocuk Hastanesi’nde ve Brigham Kadın Hastanesi’nde çalışan bir grup araştırmacı, 295 adölesan ve 107 erişkin kadın hastanın (tanıyı 18 yaş veya üzeri alanlar) dahil edildiği “Kadın Sağlığı: Adölesan Dönemden Erişkin Döneme” isimli çalışmada cerrahi tanı sırasındaki yaşla ilgili hastalar arasındaki farklılıkları değerlendirmişler. Ayrıca yukarıda sorulan sorunun tanı zamanını nasıl etkileyebileceğini de sorgulamışlar.

Bütün kadınlar Dünya Endometriozis ve Araştırma Fonu Endometriozis Fenomeni ve Biyobankası Harmonizasyon Projesi’nin (WERF EPHect) genişletilmiş anketini tamamlamışlar. Bu ankete adet dönemiyle ilgili ve adetle alakalı ağrıyla ilgili sorular dahil edilmiş.

Sonuçlara göre yüzde 90 katılımcı orta ile ağır seviyede ağrı tariflemiş.

Kadınlar yaştan bağımsız endometriozis tanısı almadan önce ortalama üç doktor görmüşler. Fakat ilk semptomlardan sonra tanı alma süreleri kadınlar arası farklılık göstermiş. Bu süre adölesanlarda ortalama 2 yıl erişkinlerde ortalama 5 yıl olarak izlenmiş.

Adölesan hastaların yarısı semptomların ilk adetleriyle başladığını belirtirken, erişkin hastaların sadece 3’te biri bu durumu dile getirmiş. Adölesanların yüzde 69’unda ağrıya bulantı eşlik ederken bu sayı erişkinlerde yüzde 53 olarak daha düşük izlenmiş.

Bütün kadınlar siklik olmayan ve okul veya iş gibi günlük aktivitelerini etkileyen, egzersiz yapmayı ve uyku durumunu etkileyen yaygın pelvik ağrı tariflemiş. Kadınların yarısı ağrının barsak hareketlerinden sonra düzeldiğini belirtmiş.

Endometriozis semptomlarının erişkin ve adölesanlar arasında çok farklılık göstermemesine rağmen bazı küçük farklılıklar semptomların başlamasıyla tanı alma zamanı üzerinde etkili olabilir.

Kaynak Site: http://endonews.com
Çeviren: Dr. Fitnat Topbaş

Klinik Haberler
Adölesanda Yüzeyel Peritonu İçeren Endometriozis: Cerrahi Tedavi

Genç hastada küratif olmayan eksizyonel endometriozis cerrahisinin risklerini gösteren olgu sunumu

Endometriozis, endometrial bezlerin ve stromanın uterusun dışında büyüdüğü ve hayatta kaldığı kronik bir hastalıktır. Bazı durumlarda, endometriozis semptomatik hale gelebilir ve zayıflatıcı, kronik pelvik ağrıya neden olabilir. Pelvik organların dışında, endometriozisin bulunduğu diğer yüzeylerin içerisinde periton da bulunur. Peritoneal endometriozis ergen kızları etkileyen sıklıkla yüzeyel peritoneal hastalık yani Evre 1 ve daha az yaygın olarak derin infiltratif endometriozis Evre 3 veya 4 olarak ortaya çıkar.

Ağrı için öncesinde 2 laparoskopi (kapalı operasyon) ve bunlardan sonra ortaya çıkan overyan kist çıkarılması işlemi öyküsü olan ve ağrısı devam eden 15 yaşında bir ergen kadın, üçüncü bir laparoskopi yapıldıktan sonra daha önceki operasyonlarda belirtilmemiş olan; pelvisin birçok bölümünde yüzeyel peritoneal endometriozis bulunmuştur. Lezyonlar cerrahi olarak koterize edildi ve adezyonlar parçalandı.  Ne yazık ki birkaç ay sonra tekrar pelvik ağrı ile başvurdu; anterior cul de sac ve pelvik duvarlarda peritonyum içeren, daha çok peritoneal hastalık gibi görünen lezyonların radikal eksizyonu için dördüncü kez opere edildi. Radikal eksizyonel cerrahi sonrası hastaya hormonal tedavi verilmedi.  Ameliyattan sonra ağrıları kötüleşti. Hasta başka bir uzmana başvurdu ve o zaman semptomlarını önemli ölçüde azaltmayan 6 aylık bir hormon tedavisi verildi. Radikal eksizyon cerrahisinden 8 ay sonra geniş pelvik ve over adezyonlarını gösteren beşinci bir laparoskopi yapıldı.  Yapışıklıklar bir kez daha eritildi ve endometriozis lezyonları eksize edildi. Ameliyat sonrası semptomları düzeldi ve kombine hormon baskılanması altında kaldı. İki yıllık takipte semptomları iyileşme durumunda kaldı.

Bu olgu sunumu, yüzeyel peritoneal endometriozis hastası genç kızlarda radikal eksizyonel cerrahi risklerini yansıtmaktadır. Radikal eksizyonel ameliyat sonrası hastanın semptomları kötüleşmeye devam etti. Bu radikal eksizyonel cerrahinin küratif olmadığının bir göstergesiydi. Bunula birlikte son eksizyonel ameliyatı hastanın ağrısını ve endometriozis yükünü iyileştirdi. Bu nedenle, radikal eksizyonel tedavinin faydasını ve semptomları azaltmak ve semptom tekrar olasılığını azaltmak için ameliyat sonrası hormonal tedaviye duyulan ihtiyacı anlamak için daha fazla randomize kontrollü çalışmalara ihtiyaç vardır.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Tuğba Buket ÇALIŞKAN

Klinik Haberler
Endometriozisli Adölesan ve Genç Kadınların Başa Çıkma Stratejilerinin Yaşam Kalitesi Üzerine Etkileri

Adölesan ve genç endometriozisli kadınlar hayat kalitelerini etkileyen anksiyete ve depresyonla karşı karşıya geldiklerini belirtiyorlar. Maladaptive (uyumsuz) yerine adaptif (uyumlu) başa çıkma stratejilerinin benimsenmesi bu hastaların yaşam kalitelerini arttırabilir.

ANAHTAR NOKTALAR:

Vurgu:

  • Endometriozis tanısı konmuş adölesan ve genç kadınlar yaşam kalitelerini (QoL) direkt etkileyerek yüksek derecede depresyon ve anksiyete yaşıyorlar.
  • Maladaptif başa çıkma stratejilerinin kullanımı düşük yaşam kalitesi skorlarıyla ilişkilendirildi.

Önemi:

  • Adölesan ve genç yetişkin kadın populasyonunda başa çıkma stratejileri ve yaşam kalitesi arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalarda boşluklar bulunmaktadır. Bu çalışma literatürdeki bu boşluğu daraltmayı hedeflemektedir.

Ne yapıldı?

  • 13-25 yaş arası cerrahi tanılı Endoteens girişimine katılan kadınlar, bu çalışmaya katılmaya davet edildiler.
  • 24 katılımcı anketi tamamladı.
  • Anketler sosyodemografik ve klinik hikaye üzerine soruların yanında 5 skala barındırmaktadır: Beck Anksiyete Envanteri, Başa Çıkma Stratejileri Envanteri, endometriozis bağlantılı QoL ölçen EHP (Endometriozis Health Patient) 5 ve hastalar tarafından hissedilen ağrının şiddetini ölçen görsel analog skala
  • Anketler istatistik kullanılarak analiz edildi.

Anahtar Sonuçlar:

  • Hastaların çoğunluğu anksiyete ve depresyonun bazı derecelerini belirtti.
  • QoL skorları ağrı aşamaları ile değil de, anksiyete ve depresyon seviyeleriyle pozitif bağlantılıydı.
  • Düşük QoL skorları otokritizm (pozitif bağlantı), duyguları belli etme (negatif bağlantı), sosyal destek (negative bağlantı), kognitif yeniden yapılandırma (negatif bağlantı) ve sosyal geri çekilmeyi (negatif bağlantı) barındıran başa çıkma stratejileri ile bağlantılıydı.
  • Özellikle otokritizm ve sosyal geri çekilme gibi maladaptif başa çıkma strateji yetenekleri, mod ve fiziksel değişimler ve yanlış anlaşılmış olma hisleri gibi QoL faktörleri ile bağlantılıdır.

Çalışma Sınırlamaları

  • Çalışma küçük bir örnek boyutuna sahiptir.
  • Gözlemlenen bağlantılar endometriozis için spesifik olmamasına rağmen, adölesan ve genç yetişkin kadınların yaşadığı diğer kronik ağrı rahatsızlıklarına göre daha olasıdır.

ÖZET

            Gonzalez Echevarria “Journal of Psychosom Obstet Gynaecol” adlı dergide endometriozis semptomlarının endometriozisli kadınlarda negatif QoL ile ilişkili olduğunu ve hastalar tarafından benimsenen başa çıkma strateji tiplerinin QoL’ de etki gösterdiğini belirtmiştir. Başa çıkma stratejileri stresli yaşam envanterinde etkili ve etkisiz yönetme şekillerine göre kategorize edildi. Yazarlar kronik ağrı rahatsızlığı ile baş ederken gösterilen başa çıkma stratejilerinin QoL ve semptom sunumu ile ilişkili olabileceğini ortaya koydu.

            Adölesan ve genç yetişkin kadın populasyonunda başa çıkma stratejileri ve yaşam kalitesi arasındaki ilişkiyi ortaya çıkaran araştırmalar eksiktir. Bu yüzden Ponca, PR ve USA’den Dr Flores grubu kantitatif, cross-selectional çalışma aracılığı ile başa çıkma stratejilerini ve yaşam kalitesi arasındaki ilişkiyi araştırdı. Kognitif stratejiler otokritizm, duygu gösterimi, sosyal destek, kognitif yapılandırma ve sosyal geri çekilme, mod ve görünüş değişiklikleri, diğerlerinin anlamadığını hissetme ve kişinin ağrının onun hayatını kontrol ettiği hisleri hakkında çalışmıştır.

            Hastaların çoğu, endometriozisin hayatlarını kontrol ettiğini, eğitim ve iş gibi alanları negatif etkilediğini ve anksiyete ve/veya depresyon yaşadıklarını belirtmişlerdir. QoL skorları ağrı dereceleri ile değil de, anksiyete ve depresyonla pozitif bağlantılıdır. Düşük QoL skorları spesifik başa çıkma stratejileri ile ilişkilidir.  Otokritizm azımsanmayacak ve birçok QoL alanında yoğun etkisi ile bağlantılı başa çıkma stratejisidir. Ek olarak; sosyal geri çekilme skorları iş/eğitim performansı, mod ve fiziksel değişiklikler ve yanlış anlaşılma hissi üzerine etkisi ile bağlantılıdır. Kognitif yeniden yapılandırma iş/eğitim etkisi, fiziksel yetersizlik, aktivite azalması ve mod değişimleri ile ilişkilidir. Anlamlı negatif korelasyon ayrıca duygu ifadesi ve iş/eğitim bozukluğu arasında gözlemlenmiştir.

            Yazarlar sonuçlarının QoL skorlarını düşürdüğü belirtilen semptomlar ve sağlıklı kontrole oranla daha yüksek depresyon ve anksiyete gösteren sonuçların yetişkin endometriozisli kadınlarda tutarlılık ve bağlantı gösterdiğini belirtmektedir. Hastaların daha iyi bilgilendirilmesi, hastalığın aşamalarının ayrılmasının önerilmesi, tecrübe edilen semptomlar (ağrı, infertilite), hormon tedavisi ve diğer olanaklar için endometriozis teşhisi ve psikopatolojik komorbiditelerin arasındaki bağlantının daha detaylı araştırılması için çalışmalar yapılması önerilmektedir.

            Yazarlar “ Kronik rahatsızlığı olan hastalar sağlıklı bireylere göre anlamlı olarak daha fazla davranışsal ve duygusal problem geliştirme riski altındadır ve semptomlar çıktıktan sonra hastaların duygusal streslerini ve mental sağlık stratejilerinin üzerine etkilerini sınırlamak için adaptif baş etme stratejileri kullanımına yönlendirilmeleri zaruridir.” sonucunu çıkartmaktadırlar.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Stj. Dr. Rümeysa KANTARCI

Klinik Haberler
Adölesan dönemde endometriozis tanısı ve yönetimi

Erken endometriozis, minimal invazif cerrahi, medikal tedavi veya her ikisini de kullanarak erken tanı ve uygun yönetim gerektirir.

           Erken Başlangıçlı Endometriozis (EBE), menarş veya erken ergenlik döneminde başlayan endometriozis ile karakterizedir. Son kanıtlar, bu endometriozis şeklinin yetişkin başlangıçlı endometriozisden farklı bir patojenik kökene sahip olabileceğini düşündürmektedir. Bu makale, neonatal uterin kanamada oluşan erken peritoneal reflünün EBE gelişiminde potansiyel bir faktör olabileceğini öne sürmektedir. Erken endometrial progenitör hücrelerin pelvik boşluğa nüfuz edebileceğini ve hastalığın hızla progresif hale gelebileceği ergenliğe kadar beklediğini belirtiyorlar. Yenidoğan kanamasının risk faktörleri arasında düşük doğum ağırlığı, preeklampsi, fetal postmaturite ve feto-maternal (ABO veya Rh) uyuşmazlığı bulunur.

           EBE’nin erken teşhisi ve tedavisi, üreme organlarının geri dönüşü olmayan hasarını önlemek için kritiktir. Ne yazık ki, çoğu vaka kılavuzların net olmamasından ve doğru değerlendirme eksikliğinden dolayı geç tanı almaktadır. EBE, ilaca dirençli, siklik veya asiklik pelvik ağrı ve dismenore (sancılı adet dönmei) ile karakterizedir. Kendini belli eden hastalığı olan hastalar laparoskopi (kapalı operasyon) ile değerlendirilir ve ancak bundan sonra tanı konulur. Bununla birlikte, özellikle ergenlerde daha az invazif tanı yöntemine ihtiyacı duyulur. Yetişkin endometriozisde kullanılan tedavi gibi, tıbbi ve cerrahi yöntemler ileride hastalığın ilerlemesini önlemek ve infertilite (kısırlık) riskini en aza indirmek için kullanılır. Ancak, son çalışmalar, sadece ameliyat olmuş ergenlerde prematür over (yumurtalık) yetmezliği riskinin arttığını göstermiştir. Bu yüzden, cerrahi tedaviye başlamadan önce kapsamlı bir preoperatif değerlendirme gereklidir.  Medikal tedavi, genellikle endometriozisden şüphelendiren semptomları gösteren ergenlere kullanılır, genellikle altı ay boyunca östrojen-progesteron kombinasyon hapları ve NSAİİ’ler şeklinde verilir. Belirtiler altı aydan sonra da devam ederse, güncel kılavuzlar kesin bir tanı için laparoskopi yapılması gerektiğini önermektedir. Yazarlar, adölesan endometriozis tanı ve tedavisinde aşağıda verilen daha az invazif yaklaşımı önermektedir:

           Öncelikle detaylı bir hikâye alınmalı ve doğum koşulları sorgulanmalı. Sonra uterin (rahim) anomalileri veya anatomik patolojileri dışlamak için klinik muayene yapılmalı. Transvajinal ya da abdominal ultrason olabilecek şekilde görüntüleme yapılmalı.

Ultrasonda bir şey tespit edilemezse, NSAİİ’leri veya hormonal kontraseptifleri (doğum kontrol hapları) kapsayan medikal tedavi başlanmalıdır. Ağrı devam ederse, endometriozis varlığı MR ile ekarte edilmelidir ve daha sonra laparoskopi düşünülmelidir.

Ultrasonda endometriozis odağı tespit edilirse, hastalığa bağlı olarak, ameliyat tedavi olarak düşünülmelidir.

Çalışmanın Kısıtlılıkları

  • Okuyucu, EBE için önerilen klinik yaklaşımın uygun tasarlanmış prospektif çalışmalarla doğrulanması gerektiğini unutmamalıdır.

Kaynak Site: https://www.endonews.com/diagnosis-and-management-of-adolescentendometriosis
Çeviren: Dr. Ayşegül Mut

Klinik Haberler
Adölesanlarda Endometriozis

Adölesanlarda endometriozisin erken tanısı ve tedavisi oldukça önemlidir

Amerika Birleşik Devletleri, New Jersey eyaletindeki Cooper Üniversitesi Hastanesi, Camden’de çalışan Dr. Mama S. T. tarafından yakın zamanda  “Current Opinion Obstetrics and Gynecology” dergisinde “Adölesanlarda endometriozis yönetimindeki gelişmelerin incelenmesi”  diye bir makale yayınlamıştır.

Hekimler belirtileri fark edemediği için adölesanlarda endometriozis tanısı genellikle gecikmektedir. Eğer endometriozis hastalığının ilerlemesinin altında yatan moleküler mekanizmalar daha iyi anlaşılırsa, erken tanı ile kombine medikal ve cerrahinin maksimum kullanımı ile hastalığın infertilite (kısırlık) gibi belirtileri azaltılabilir.

Endometriozis; menstruasyona maruziyetin artması, azalmış parite (doğum sayısı), zayıf beden ölçüsü ve obstrüktif Müllerian anomaliler ile ilişkilendirilmektedir. Endometriozis gelişimi için risk faktörleri ise poliklorlu bifeniller veya bisfenol A, alkol kullanımı, kırmızı et tüketimi, prematürite, düşük doğum ağırlığı, azalmış emzirme süresi, artmış ben ve çillerin mevcut olduğu artmış cilt hassasiyeti ve açık renk gözdür. Haftada 4 saatten fazla egzersiz yapılması, artmış yeşil sebze tüketimi ve hipoöstrojenik durum ile endometriozis riski azaltılabilir.

Endometriotik odakların moleküler ve hücresel özellikleri ötopik endometriumdan farklıdır. Endometriozisin patogenezinde bozulmuş östrojen-aracılı hücre sinyal iletimi, yerel mikro çevrede gelişen proinflamatuar yolaklar, bozulmuş hücresel immünite, büyüme faktörleri, sitokinler ve anjiojenik faktörler önemli rol oynamaktadır. Sonuç olarak, bu faktörler ektopik endometrial doku proliferasyonuna ve invazyonuna neden olmaktadır. İmmün sistem bu hücreleri temizleyememektedir. İnflamasyon, skar dokusu ve adezyonların neden olduğu dismenore (ağrılı adet görme), pelvik (kasık) ağrı ve disparoni (ağrılı cinsel ilişki) gibi belirtiler, hayat kalitesini düşürmektedir.

Adölesanlarda ay boyunca devam eden düzensiz bir pelvik ağrı görülmektedir. Lezyonun derinliği ile ağrının şiddeti arasında bir ilişki bulunmaktadır. Geniş bir alana dağılan belirtiler arasında dismenore, aşırı kanama, bıçak saplanır tarza siklik premenstrüel ve asiklik pelvik ağrı, güçten düşüren kramplar, cinsel aktif kişilerde disparoni, bulantı ve kusma ile ilişkili gastrointestinal ağrı, artmış barsak hareketleriyle birlikte rektal baskı, diskezi (ağrılı dışkılama) ve tenesmus, sık idrara çıkma ve idrar yaparken ağrı gibi üriner belirtiler ve anormal uterin kanama bulunmaktadır. Endometriozis hastalığı fibrozis ve skar dokusuyla ilişkilidir ve peritoneal defektleri olan genç hastaların %70’inde görülmektedir.

Dikkatli anamnez alma ve belirtilerin incelenmesi, adölesanlarda endometriozis tanısı için oldukça önemlidir. Endometrioma (çikolata kisti) gibi pelvik kitleleri ve yapısal anomalileri dışlamak için ultrason veya MR değerlendirmesi yapılmalıdır. Ağrı paterninin anlaşılması, ağrı, duygudurum, diyet, medikasyon ve barsak günlüğünün tutulması gerekmektedir. Endometriozis tanısında altın standart cerrahidir. Eğer konservatif maksimum medikal yönetim 3-6 ay sonunda ağrıda azalma sağlamıyorsa, bir çok hasta endometriozis odaklarının eksize edildiği diagnostik (tanısal) laparoskopiye (kapalı operasyon) yönlendirilmektedir. Adölesanlarda genellikle lezyonlar beyaz, sarı-kahverengi veya kırmızı-pembedir. Yetişkin kadınlarda ise odaklar mavi-siyah renktedir. Adölesanlar genellikle hastalığın erken dönemlerinde prezente olmaktadır. Genom bazlı çalışmalar hastalığın erken dönemi ile ileri döneminin farklı şekillerde betimlendiğini belirtmektedir.

Hastalığın rekürrensini ve ilerlemesini durdurmak için kombine medikal ve cerrahi girişimler ile menstrasyonu kesmek amaçlanmaktadır. Hastanın belirtilerinin şiddetine, hastalığın şiddetine ve uygunluğuna göre tedavi yönetimi ve seçenekleri düzenlenebilir.

Endometriozis belirtilerinin tedavisinde gelecekte GnRH antagonistleri, selektif östrojen reseptör modülatörleri, selektif progesteron reseptör modülatörleri, progesteron antagonistleri, aromataz inhibitörleri, statinler, anjiojenik inhibitörler ve bitkisel yöntemler kullanılabilir.  Çin multiherb Yiweining, Chinese angelica, tarçın, şeftali tanesi, kırmızı adaçayı otu (red sage root), corydalis, akgünlük (frankincense), mür  (myrrh), persica, prunella vulgaris, kırmızı şakayık (peony) ve beyaz şakayık bitkisel yöntemler arasında araştırılmaktadır.

Sonuç olarak, endometriozisli adölesanlarda görülen ve geniş bir alana dağılan belirtiler, doğru bir tanı ve kombine medikal-cerrahi cerrahide erken müdahale imkanı sağlamaktadır. Bozulmuş hücresel immünite veya bu kronik hastalığın hormonal kontrolü için gelecekte yeni tedavi yöntemleri için umut mevcuttur.

Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Göknur TOPÇU

« First‹ Previous67891011121314Next ›Last »
Page 10 of 17


EndoMart

Derneğimiz; hastaları, hasta yakınlarını, toplumu, hekimleri Endometriozis ve onun yol açtığı rahatsızlıklarla ilgili bilgilendirmek amacıyla kuruldu. Üreme çağındaki Her 10 kadından birisinin hastalığı olan Endometriozis’in etkilerinin daha az olduğu bir gelecek için çalışmalar yürütüyoruz.
Detaylı Bilgi

Endometriozis ve Adenomyozis Derneği

www.endometriosisschool.com
Youtube Instagram Facebook Twitter Linkedin

Kütüphane

Toplantı Sunumları
Videolar
Dergiler
Makaleler
Kılavuzlar
Kitaplar
Bülten Arşivi

Bilimsel Kaynaklar

www.endometriosis.org
www.endometriosisassn.org
www.endometriosis-uk.org
www.endofound.org
www.endocenter.org
www.endometriosisfoundation.org
www.apendoalliance.org

Adres

Osmanağa Mah. Osmancık Sok. Betül Han No:9 D:4 Kadıköy, İstanbul
Telefon: +90 532 515 69 99
Email: info@endometriozisdernegi.org

Copyright 2021 - Endometriozis ve Adenomyozis Derneği.
Share on